İnsan hayatının ayrılmaz bir parçası olduğundan beri "ateş”, geniş anlamıyla uygarlığın gelişmesinde bir kilometre taşı, dar anlamda ise bir insanın ısınması, korunması, geleceğinin var edilmesi yanında belki de karanlığın en koyu saatinde onun varoluşunu açıklayan metafiziksel bir kavram olmuştur.
Ateşe tapınımın en eski bulguları, bizi Neolitik dönemlere kadar götürmektedir. Ancak, ilkel insanlar için, yeryüzünde var olduğundan beri, mistik bir anlam taşıyor olmalıdır. Özellikle Hint-Avrupa halkları mitolojisinde oldukça önemli bir unsur olduğunu bildiğimiz ateş, Zoroastrianizm diniyle birlikte belki de ulaşabileceği en saygın konuma erişmiştir. Tanrı Ahura Mazda’nın enerjisinin, sıcaklığının ve ışığının bu dünyadaki tezahürü olan kutsal ateş, belki de dinin en önemli yapı taşını oluşturmaktadır.
Temelleri günümüzden neredeyse 4000 yıl önce atılmış olan Zoroastrianizm diyalektik felsefesi başta olmak üzere pek çok açıdan, günümüzdeki semavi dinler üzerinde de hatırı sayılır bir etki bırakmıştır. En ihtişamlı dönemini İran topraklarında ve Pers İmparatorluğu Dönemi’nde yaşamış olan bu din, hâlâ varlığını sürdürebilen ender kadim dinler arasındadır. Aynı zamanda hâlâ yaşayan "ilk” ve en eski "tek tanrılı” dindir.
"Binlerce yıl önce birisi ateş yakmasını keşfetti. Herhalde insan kardeşlerine ateş yakmayı öğretti diye, o ateşte yakmışlardır onu. İnsanların korktuğu bir şeytanla iş birliği yapan kötü biri olarak görülmüştür. Ama ondan sonra, insanların ısınmak için, yemeklerini pişirmek için, mağaralarını aydınlatmak için bir ateşi olmuştur. O adam onlara akıllarına gelmeyen bir hediye bırakmış, karanlığı yeryüzünden kaldırmıştır.”
Ayn Rand - Hayatın Kaynağı