AKTÜEL ARKEOLOJİ 72.SAYI YOLLAR VE İZLER
Artık görmezden gelinemeyecek, yok sayılamayacak ya da tek bir örnek diye bir kenara koyamayacağımız birçok olay ile her gün karşı karşıya kalıyoruz.
Bu olaylar o kadar hızlı yaşanıyor ve bir yenisi ile yer değiştiriyor ki düşünecek fırsat bile bulamıyoruz. Tüm olan biteni bir araya getirip anlam çıkarmak zorlaştıkça herşeyi zamanla gündelik yaşamın içinde anlamsızlaşıp unutuluyor ve bir yenisi ile devam ediyoruz.
Günümüzde hatalar, sorunlar tekil örnekler olarak ele alınamayacak kadar çoğalmış görünüyor. Hatalar genelleşmiş, normalleşmiş ve önemsizleşerek görmezden gelinmeye başlanmış. Bu durum tek başına sosyolojik değil, toplumsal psikolojik bir sorun haline gelmeye başlamış görünüyor.
Tek bir olaydan yola çıkarak bir olguyu tanımlamak ve bir toplumu anlamak oldukça zor. Benzer tekil olaylar çoğalıp genelleştikçe olgular zamanla biçimini alır, bir anlam kazanır ve sonuç olarak toplumu tanımlaya yetecek kavramlar ortaya çıkmaya başlar. Bu çok uzun bir süreçtir. Çünkü olaylar arasındaki benzerlik zamanla belirginleşerek yargı derinliği oluşur. Türkiye’de son yıllarda, hatta son aylarda, haftalarda ve günlerde birbirini takip eden birçok anormallik normalleşmiş gibi görünüyor.
Dipsiz Göl örneği bunun güzel bir örneği, sizi yanıltmasın, özel bir örnek değil. Toplumun, kurumların, ortak yaşam kültürünün içinde hergün önümüze çıkan onlarca örnekten sadece biri. Tek farkı, toplumun bir kısmının doğaya karşı yapılan saldırılara karşı duyarlı olmasından dolayı konunun sosyal medya ve basında güncel kalması. Tepkiler olmasa Dipsiz Göl’ün yok edilmesi çoktan unutulmuştu.
12 bin yıllık bir Buzul Çağı gölü, sadece Türkiye’ye bu coğrafyanın insanlarına ait değil, aynı zamanda insanlığın ortak mirası. Bugün dünya üzerinde var olan tüm toplumlardan, devletlerden ve uygarlıklardan çok daha önce vardı. Sonra bu meşhur yargı derinliği ortaya çıktı: sorumsuz, değersiz ve aidiyetsiz. Benzer birçok grup gibi birkaç insan elinde, tüm resmi kanallardan yasal izinler alınarak, kamu görevlilerinin gözü önünde yok edildi. Tüm bu yaşananlar NORMAL mi görünüyor? Bir gölü ya da bir arkeolojik alanı yok etmek hangi yasal, ahlaki ve toplumsal normlar ile açıklanabilir ki?
Bir gölün yok olmasına "izin vermek”- bunun maalesef yasal dayanakları da var ve henüz o dayanakları ortadan kaldıracak toplumsal bir gelişme ve uygarlaşma belirtisi yok- sonrasında bunu düzeltmek için sayısız açıklama yapmak... Yine bizim vergilerimizle finanse edilecek, hesabını bile yapamayacağımız milyonlar, bir gölü fiziken geri getirse bile fikren toplumun belleğinde, kültüründe, yargısında açılmış derin yarayı iyileştiremeyecek. Dipsiz Göl’ü, Hasankeyf’ten, su altında kalan onlarca höyükten, dinamitlenen Frig Kaya Anıtlarından, üzerine kurşun yağdırılan kaya kabartmalarından, maden aramak için yok edilen kaya resimlerinden, hergün defineciler tarafından tahrip edilen yüzlerce kalıntıdan nasıl ayrı düşünebileceğiz? Yaşanan her bir felaketi "bir Türkiye klasiği” diyerek kanıksamaya devam mı edeceğiz?
Bu yaşanan ne ilk ne de son örnek. Kaybedilen ise sadece bir toplumun ortak kültürel, arkeolojik ya da doğal mirası değil aynı zamanda toplumun birlikte yaşama değerleri ve geleceğidir.