AKTÜEL ARKEOLOJİ 57.SAYI PRUSA'DAN BURSA'YA
Kentler yaşayan organizma gibidir. Doğarlar, büyürler ve zamanı geldiğinde sessizce tarihteki yerlerini alırlar. Kent, bu süreç içinde kimlik kazanır. Kentlerin binlerce yılda kazandığı bu kimlik, kat kat, tabaka tabaka zenginleştirir kenti, çağdan çağa, toplumdan topluma, insandan insana, yapıdan yapıya aktarılarak çoğalır bu zenginlik. Miras dediğimiz şey tam da budur!
Antik çağın en ünlü coğrafyacısı Strabon, Bursa için,”Prusa, ‘Mysia Olympos’u eteklerinde kurulmuş ve iyi yönetilen bir kenttir. Frigyalılar ve Mysialılar ile sınır komşusu olan bu kent, Kroisos’a karşı savaşan Prusias tarafından kurulmuştur” der. Strabon’un Prusa’dan bahsedişinin üzerinden 2 bin yıl geçmesine rağmen kenti hala aynı isimle, "Bursa” olarak tanımlamak, kentin binlerce yıllık güçlü kimliğinin bir göstergesi değil midir?
Bursa ya da Prusa kurulmadan binlerce yıl öncesinden bugüne coğrafyanın gücünü simgeleyen Uludağ ya da antik çağdaki ismi ile Olympos, ki antik çağ için kutsal bir dağdır, çağlar boyu kültürlerin yamacında kurulmasına izin vermiştir. Neolitik Döneme kadar uzanan birçok yerleşim, bölgenin her çağda yerleşim için ne kadar uygun koşullar taşıdığını bize anlatır. Öyle ki bugünün modern Bursa’sı hala yüce dağın eteğinde geçmişi ile iç içe büyüyerek gelişir. Çağlara yayılan bu uzun süreçte yapılar yapılara devşirilmiş, kültürler kültürlere aktarılmış, toplumlar değişmiş ve sonunda insanlık tarihinin ortak evrensel değerlerini içeren bir kent oluşmuştur. UNESCO tarafından 2014 yılında "insanlığın evrensel değerlerine sahip kent” olarak kabul ettiği Bursa, Dünya Miras Listesi’ne kabul edilmiştir.
Kent bir açıkhava müzesi gibidir. Özellikle modern çağın en hızlı yok ettiği kültür tabakası olan Osmanlı mirası için yaşamsal öneme sahiptir. Günümüze kadar korunarak gelen Osmanlı köy mimarisi, mahalle dokusunu içeren tarım kültürü, Türkiye’nin en sanayileşmiş kenti içinde özel bir anlam içerir. Sanayi içerisinde yok olan kültürel doku yerine sanayinin içerisinde yükselen bir zenginlik olarak dünya ile paylaşılır. Cumalıkızık köyünün, salt mimari dokusu ile değil orada Osmanlı toplum yaşamının, gündelik yaşam biçiminin, insan kültürünün seçkin bir örneği olarak korunması, UNESCO tarafından dünya mirası kabul edilmesi açısından oldukça önemlidir.
Bursa Büyükşehir Belediyesi işbirliği ile hazırladığımız Kent ve Arkeoloji – Bursa teması ile çağlar boyu arkeolojik, kültürel ve tarihsel zenginliğini anlattığımız Bursa’nın UNESCO tarafından "Dünya Kültür Mirası” olarak kabul edilmesi, kente oldukça önemli bir ulusal ve uluslararası turizm potansiyeli sağlamış durumda. Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilen yüzlerce proje, kentin binlerce yıllık mirasının ayağa kalkmasını sağlamış durumda. Bu kadar büyük bir değeri dünya ile nasıl paylaşmalıyız ve en önemlisi bu arkeolojik ve tarihsel mirası turizmi hızlandıran bir oluşum olarak nasıl değerlendirmeliyiz? Bundan sonraki aşama özellikle Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürlüğünün Bursa’yı dünyaya anlatacak projelerinin boyutu ile ortaya çıkabilir. THY gibi uluslararası firmalar aracılığı ile Bursa’nın değerlerinin dünyaya tanıtılması yaklaşık 400 milyon UNESCO gezgininin ilgisini çekebilir. Birkaç gününüzü Bursa’ya ayırın ve çağlar boyunca uygarlıkların nasıl doğa ile iç içe geçtiğini görün.
Bursa sizi bekliyor... İyi yolculuklar